ONUR YASER CAN

Murat Tolga Şen Hatice Can için yazdı; Ölsem... Bağışla

Murat Tolga Şen, Onur Yaser Can’ın ölümüne dayanamayarak yaşamına son veren annesi Hatice Can’ı yazıyor.Yazımın başlığı harika bir Azeri filminden... Aşkla ve iyilikle yaşamak isteyen bir insanın hüzünlü hikayesini anlatıyor. Bu yazıya da yakışacağını düşündüm.

Öncesi hiçliktir ve bir anda açılır gözleriniz. Daha anlamasanız da bir yüz size gülümser, sarar, süt verir, sevgi verir. Bir annenin sarılışı başka hiçbir şeye benzemez. Hem bu kadar endişeli, hem bu kadar koruyucu hem de bu kadar aşık...

Kendi başınıza kalsanız, oracıkta ölüp-çürüyüp yeniden toprak olacakken filizlenir büyürsünüz. İlk sesler, gülüşler... Yaptığınız her şey o kadar zor ki, ailenin, en çokta annenin desteği olmadan başarılamaz.

İnsanın yavrusu doğada en zahmetli büyüyen canlı. Kendi kendine yetebilmesi için günler-aylar değil yıllar gerek ama insan annesi kaç yaşına gelirse gelsin bebekliğindeki kadar sever, korur, kollar yavrusunu. O yüzden yavrusunu kaybeden anneler ağlarken babaların çığlığının hükmü pek yoktur.

2014 Türkiyesinde dün böyle bir haber geçti gazeteler, 

“Gözaltında gördüğü işkence ve uğradığı cinsel taciz sonucu 2010 yılında İstanbul'da intihar eden mimar Onur Yaser Can'ın annesi Hatice Can da intihar etti”.

Kaç gün sonra unuturuz yan yana yatan Can'ları bilinmez ama unutulmasın diye yazacağım ben!

Yıllarca sevgiyle emekle sulanmış bir fidan kendini boşluğa atarken annesini de öldüreceğini bilemezdi elbette. Ne kendinin ne de anasının katili o değil, hayatını bitirmeye karar verecek kadar vazgeçmiş birinden katil çıkaramazsınız. Kendini öldürenlerin katili o ülkede yaşayan herkes olabilir ancak. Hepimiz!

Hatice anneyi anlayın... Umutla, sevgiyle büyüdünüz, evlendiniz, bir yuva kurdunuz, çocuklarınız oldu, onları da sizi büyütenler gibi büyüttünüz, anne olmanın tüm gururuyla birlikte o her saniye yakan endişesini de hissetiniz ve an geldi, sizden bile değerli olan parçanızı kocaman bir aşağılamayla birlikte alırlarsa elinizden.

Hatice anneyi anlayın... Çocuğunuz sizden alındıktan sonra giriştiğiniz adalet mücadelesinde de böylesine yalnız bırakılırsanız, onurunuz her seferinde aşağılanırken herkes öleni haksız çıkarırcasına haksızca birleşirse ...

Hatice anneyi anlayın... Birgün çocuğunuzla çekilmiş bir mutlu fotoğrafa bakarsınız. Hem evladınızı hem de o huzurlu gülüşü ararsınız. Sizi bu dünyada yaşarken, toprağa vermeden gömenlerle da kavga edecek haliniz kalmadıysa artık.

O zaman yarım bırakılanı kendiniz tamamlarsınız. Katilinize yardım eder gibi, "ölürsem belki kavuşurum" umuduna sarılarak, evladınız için arkanızdan gözyaşı dökecek kendi ana-babanızdan vazgeçerek...

Hatice anneyi anlayın...

Ve şimdi hergün evladının gülümseyen fotoğraflarını sevip ağlayan aynı adalet mücadelesine girişmiş Korkmaz ailesini yalnız bırakmama, sarılma, güç verme zamanıdır.  

Evlat acısıyla mücadele etmek çok zor, 13 yaşında oğlu olan ben için imkansız. Birgün öleceğimizi bilerek yaşadığımız bu dünyada çocuklarımız bizim gelecekle olan tek bağlantımız. Yaşadığımızı anımsayacak olanlar onlar... O yüzden birinin evladının ölmesi, onun da ölmesi gibidir. Ölmüş ancak bedenini terkedememiş ruhlar gibi yaşar insan.

Güzel bir filmin, güzel bir yerinde dendiği gibi; “Biz çocuklarımızı gömmeyeceğiz, çocuklarımız bizi gömecek”!

Aksi her durumda toplum katildir.

MURAT TOLGA ŞEN / murattolga@gmail.com

http://www.medyaradar.com/olsem-bagisla-haberi-114371