2010'da mezuniyet telaşıyla avare avare dolaşırken, mimarlığın önünde dağıtılan bir kağıtta okudum adını ilk. O günden beridir de adını her duyduğumda içim burkulur, yüreğim yanar Onur. Bugünduydum ki, annen ancak üç buçuk yıl dayanabilmiş hasretine. Senin hakkını aramak uğruna verdiği savaş, bu savaşı verirken gördüğü muamele, karşılaştığı tavır onu bitirmiş şu üç buçuk yıl içinde.
Sen nasıl ki giderken bir yumru bıraktın içimde, anneni okuduğumdan beri ayni yumru var boğazımda düğümlenen. Ne yazılsa boş olan anlardan biri, kelimelerin anlamsız kaldığı ama yazmadan da durulamayan. Kız kardeşin geliyor aklıma bir de, su yaşında gördüğü iki masum ölümü düşünüyorum ve ne yazık ki onun için sabırdan başka hiçbir şeyin dilenemeyeceği bir noktadayım şu an. Olmadı Onur, nice sessiz çığlık barındıran ülkem seni ve güzelim aileni hak etmedi. Güzel resimlerini, bildiğin dilleri, dalgıçlığını, mimarlık aşkını, mezun olduktan sonra bu ülkeye faydalı olma sevdanı hak etmedi iste. Böyle güzel evlat yetiştiren aileni de hak etmedi.
Çok düşünmüştüm neler yaşadın sorgu sırasında diye, yaşama sevinciyle dolu hayatını okudukça aklım almıyor çünkü hala daha. Ben burada bu kadar anlamaya çalışırken, ailenin içinde barındırdığı binlerce soruyu düşünemiyorum bile ve maalesef annen içinde bir sürü soruyla ama bir umutla -sana kavuşmak icin belki de- veda etti hayata. Belki anlatır sana burada olanları, senden sonra veda eden, tutuklanan, işkence gören nice insanları; gittikçe daha da sus pus olan medyayı, iyiden iyiye unutmaya yüz tuttuğumuz yolda görsek tanıyamayacağımız adaletimizi. Bir de belki Gezi'yi anlatır sana, anlattıkça tebessüm edersin ve belki bir umut belirir içinde senin kıymetini bilemeyen ama senin çok sevdiğin güzel ülkem için.
Bu ülke unutturamadı ki sana oğlunu; hatırlattı her gün sanki inadına ve sen Onur'suz çok onurlu bir hayat yaşadın, mekanın cennet olsun Hatice Anne.
http://blog.radikal.com.tr//insan-haklari/onursuz-onurlu-bir-hayat-51709