Av.Cevahir Kılıç'tan annelere
Kadınlar'ın anne olduklarını duydukları an kalbine düşer çocukları. Ruhlarını sarmalar bin bir umutla sabırla doğmasını beklerler bebeklerinin. Dünyanın her yerinde her anne'nin endişeleri, bağlılıkları yavrularına hemen hemen aynıdır. Ama bizim ülkemizde maalesef umudun içine bir parmak acı da saplanır.
Kadınlar'ın anne olduklarını duydukları an kalbine düşer çocukları. Ruhlarını sarmalar bin bir umutla sabırla doğmasını beklerler bebeklerinin. Dünyanın her yerinde her anne'nin endişeleri, bağlılıkları yavrularına hemen hemen aynıdır. Ama bizim ülkemizde maalesef umudun içine bir parmak acı da saplanır.
Acı kimi zaman korkuya da dönüşür.. Nede olsa çocukları kaybolsa, kazaya kurban, kendi canına kıymak istese çığlıklarını duyuracak kimse yoktur. Kadınlar ve çocuklar hep daha savunmasızdır hep daha yaraya açık. O anneler ki çocuğu ciğer sevmiyor diye tatlının içine koyan ciğeri sırf çocuğu yesin diye.
O anneler ki yanlarında destek olan kimse yokken yalnız basına büyüten çocuklarını.. O anneler ki varını yoğunu çocuğu sırf daha iyi bir eğitim alsın diye harcayan uğrunda.. Öyle büyük bir sevgiyle büyütürler ki çocuklarını onların sıcak, korunaklı iyi dünyalarında canavarlar yoktur.. Kötü adamlar hep masallarda kötülük yapar çocuklara..
Ama bilmezler o dünya bazen çok acımasızdır, bilmez o dünya, o çocuğun nasıl bir sevgiyle büyüdüğünü,kendi dişlerini gösterir, korkutur, umudunu kırar güçsüz bırakır çocukları.. İşte öyle sevgi dolu bir aile'de büyümüştü Onur Yaser Can'da..Babası Mevlüt Can'ın da çok değerli annesi Hatice Can'ında akıllarında yoktu oğullarını karşılayacak soğuk dünya.. Topluma yararlı iyi bir insan olsun diye büyüttüler biricik oğullarını..
Ve aylardan bir Haziran ayın'da Onur o annesinin belki de sadece masallarda anlattığı acımasız dünyayla ve onun kötü adamlarıyla tanıştı ve yasadığı travma sonucu incinen kalbini tamir edemediği için canına kıydı.. Geriye onu Çok seven bir acılı anne bırakarak.. Ve toplum olarak yine cığlıklarını duyamadık. Hatice anne'nın yaralarını saramadı adalet terazisi.. bulamadığı adalet'e ve evlat acısına dayanamayıp o da oğlu gibi boşluğa bıraktı kendini..
Bu ülke kimi zaman en çok annelerin canını yakıyor en cok onları hırpalıyor en çok onların canından can alıyor.. Aynı gezi olaylarında polisin attığı plastik merminin gözüne isabet etmesi nedeniyle gözü kör olan Hülya Arslan gibi, O da bu ülkenin diğer evlatları gibi özgürlüğünü savunmak, sesini duyurmak için çıkmıştı dışarı... Onun da değerli bir annesi vardı. onu gözünden sakınan,pamuklara saran.. Ama nasıl bir acımasızlıktır ki Hülya artık annesini eskisi gibi göremeyecek.. Bu ülke çocuklarını sadece kör değil sağır ve dilsiz de yapmak istiyor.
Onlara inanmayan her kim olursa olsun görmesinler duymasınlar, konuşmasınlar istiyorlar..Gezi olayları sırasında 13 kişi belki de daha fazla gencimiz gözünü kaybetti.. Her birinin annelerinin de kalplerinde bir delik açtılar hiç bir zaman kapanmayacak.. Tıpkı gezi olayları sırasında yaşamını yitiren Mehmet Ayvalıtas'ın annesi Fadime Ayvalıtas'ın oğlunun gidişini kaldırmayan kalbi gibi..
Eminim ki kurban verdiğimiz annelerimizin üstünü örten toprağın bile vicdanı sızlıyordur.. Ya asıl vicdan muhasebesi beklediklerimiz.. Bir zamanlar kürtajı yasaklayan ve cinayet olarak gören zihniyet şimdi daha büyük bir suçun başrol oyuncuları değiller midir?..
Her kim olursa olsun anne yüreğine ateş düşürmenin ne telafisi vardır ne izahati.. Çocuklarını bir hiç uğruna kaybeden, adalet arayan, umudunu kaybetmeyen annelerimizin günü bugün.. Onlar artık hepimizin anneleri..
Bugün en çok hatırlanması destek olunması adalet arayışların da yanlarında durulması gereken annelerimiz.
Günleri kutlu olsun..
Av.Cevahir Kılıç
http://siyasalbirikim.org/kadin/avcevahir-kilictan-annelere-h3746.html